Şehidimiz var!

Yeni Şafak darbecilere sadece yayınlarıyla değil, canlı kanalıyla direndi.” Başkomutan’ın emriyle sokağa çıkıyoruz” diyen Yeni Şakak foto muhabiri Mustafa Cambaz göğsünden iki kurşunla şehit edildi.

Şehit muhabir Mustafa Cambaz

Mustafa Cambaz… 15 Temmuz’da FETÖ’cü hainleri göğsünü siper ederek durduran 250 şehitten birisi… Yeni Şafak’ın emektar muhabiri Mustafa Cambaz, 15 Temmuz akşamı arkadaşlarıyla Çengelköy’de oturuyordu. Eve döndüğünde oğlu, Beylerbeyi’nde askerlerin yol kestiğini, bir şeyler olduğunu söyledi ve bunun üzerine konuşup tartıştılar. Mustafa Cambaz başta ciddiye almadı olanları, bunu da arkadaşlarını arayarak “Abi yanımızda darbe oluyormuş haberimiz yok” ifadeleriyle dile getirdi.

BAŞKOMUTANIN EMRİYLE

Daha sonra televizyondan izledikleri üzerine işin ciddiyetini anladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meydanlara inin” çağrısının hemen ardından sosyal medya hesabından “Kalkışmayı yapanlar kalktıkları gibi oturamamalı. Hatta hiç oturamamalı. Başkomutan Erdoğan’ın isteği ve emriyle sokağa çıkıyoruz” yazarak dışarı çıktı.

EN ÖN SAFTAYDI

Cambaz, darbecilerin ele geçirmeye çalıştığı Çengelköy Polis Karakolu’nun önüne gitti. Darbeciler karakolu savunmaya gelen vatandaşların üzerine ateş açtığında en ön saflardaydı. Saklandığı duvarın yanından oğlunu aradı. Oğlu Alpaslan o anları şöyle anlattı: “Babam on, on beş dakika sonra bana telefon açtı. “Asker karakolu bastı, halka ateş ediyorlar” dedi. Ben tabii nasıl olur diye kavramaya çalışıyorum, o sırada arkadan silah sesleri geliyor. “Sen neredesin?” dedim. “Duvarın dibindeyim” dedi. “Ani hareketler yapma” dedim. Onu tanıyan bilir. Ani hareketler yapar, fevridir... Telefon kesildi bir müddet sonra. Bende tabi film koptu.”

TELEFONLA ÖĞRENDİLER

Kendisini sokağa atan Alpaslan, bütün çabalamalarına rağmen babasını bulamadı ve yaklaşık 1,5 saat kadar orada kaldıktan sonra evde döndü. Annesi evde tek kalmıştı çünkü, hali haraptı. Bir yandan da durmadan babasının telefonunu arıyor fakat açan olmuyordu. Sonunda çalan telefonu Çengelköy’deki hastaneden bir görevli açtı ve ona babasının yaralı olarak başka bir hastaneye götürüldüğünü söyledi. “Ya Ümraniye Devlet Hastanesi ya da Haydarpaşa Numune” demişti telefondaki ses. Alpaslan, annesini de alıp Ümraniye Devlet hastanesine koştu. O anları da verdiği röportajda şöyle anlattı:

“Ümraniye Devlet Hastanesine gittik, Numune’de bir abimiz vardı zaten. Onu arayıp, bakar mısın dedim. O babama ulaşamadı. Bu arada babam haymatlos, yani kimliği yok. 30 yıldır evli, 25 yaşında çocuğu var ama kimliği yok… Yani bu adam nasıl yaşadı şimdiye kadar kimse inanmaz anlatsam… Hastane girişindeki listede adını görememiş olmamı buna bağladım. Öğrendiğime göre morgda biri yatıyordu, bir de yoğun bakımda insanlar vardı. Morgdakine benim bir abim girdi, geldiğinde “O değil” dedi. Fakat beni kendine inandıramadı. Herkes yarım yamalak bir şeyler söylüyordu. Oyalıyorlardı bizi. Ama gerçekten morgdaki o değilmiş. Sabah 5:30 civarı yoğun bakımdan cansız bedenini çıkardılar.”

Cambaz, şehit olmasına rağmen bir müddet yoğun bakımda tutulmuştu. Oğlu, onun şehadetini sosyal medya hesabından şöyle duyurdu: “Şehide en yakışan yerinden vurulmuş. Göğsünden.

İki kurşunla. İnşallah ben de bir şehit evladıyım.”