İslam dünyasının yorgun şehirleri
- Twitter'ta paylaş
- Facebook'ta paylaş
- BiP'te paylaş
- Telegram'da paylaş
- Whatsapp'ta paylaş
- Pinterest'te paylaş
- Flipboard'da paylaş
- E-posta gönder
- ABD'nin getirdiği yıkım: Bağdat
- DEAŞ, ABD ve Irak arasında can çekişen tarih: Musul...
- İç savaşın vurduğu tarih kokan belde: Şam...
- Ve Halep... Süt kadar beyaz şehir
- Asya'nın yorgun şehri: Kabil...
- Genç bir İslam şehri: İslamabad
- Menfaatlerin muharebe alanı: Sana...
ABD'nin getirdiği yıkım: Bağdat
ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi, bölgede büyük acıların yaşanmasını da tetikledi. Bush’un ‘demokrasi’ vaadi ile başlattığı kanlı savaş, günümüzde şekil değiştirse de devam ediyor. Geçen 14 yıllık süreçte Irak’ta yüz binlerce insan hayatını kaybetti, bir o kadarı da yaralandı. Milyonlarcası da yerinden oldu. Iraklıların gözlerini açtıkları kentler, birer harabeye dönüştü.
ABD’nin getirdiği yıkım sadece sivilleri etkilemedi. Yüzlerce yıllık bir geçmişi olan kentleri, kütüphaneleri, İslam’ın en önemli kültürel mirasını da yok etti. 2003 yılının Mart ayında başlayan hava saldırılarının sadece ilk günlerinde 1700 sorti yapan ABD, İngiltere, Avustralya ve Kanada Hava Kuvvetlerine bağlı savaş uçakları birçok mekânı yok etti. Bu hava saldırılarının esas hedefinin askeri hedefler olduğu açıklandı. Ancak, yıllarca süren savaşta esas yok edilen Irak’taki kültürel miras oldu.
- Saddam rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan savaşla birlikte ülkede büyük bir yıkım ve yağma süreci de başladı. Bağdat’ı ele geçiren ABD askerlerinin gözetiminde kentte büyük bir yağma gerçekleşti. Irak Ulusal Müzesi, Saddam Sanat Merkezi, Bağdat Üniversitesi ve tarihi Babil oteli yağmalanan merkezlerin başında yer aldı. Bağdat Üniversitesi’nde Iraklı bilim adamları tarafından karşılanan ABD askerlerinin içeri girdikten sonra buradaki bilimsel araştırma araçlarını yok ettiği iddia edildi. Iraklı bilim adamları, ABD askerlerinin bilimsel çalışmalarda kullanılan araçları yıkarken, “Artık bunlara ihtiyacınız olmayacak” dediğini aktarır.
Saddam rejiminin devrildiğinin en net fotoğraflarından biri olan Firdevs Meydanındaki Saddam Hüseyin heykelinin yıkılması, sadece rejimin yıkıldığının göstergesi olmadı. Aynı şekilde Irak’ta başlayan yıkımın da ilk adımı oldu. Bu yıkım sadece sivil alanlarla sınırlı kalmadı; birçok cami, türbe ve dini mekân da yıkılanlar arasında yer aldı. Irak’ta görev yapmış olan ABD’li eski asker, yıllar sonra yaptığı açıklamada Irak’ta birçok minareyi bilinçli olarak hedef aldıklarını söyledi.
Yozlaşma, iç çatışmalar, ölüm ve yağmacılık...
Saddam’ın devrilmesini sokaklarda kutlayan ve işgalci ABD askerlerini karşılayan Iraklılar, işgalin gerçek yüzünü gördükçe kaybettikleri mirasın farkına vardı. Tıpkı elindeki balyoz ile Firdevs Meydanı’ndaki heykeli yıkan Iraklı Şerif Hassan Al-Cabbari gibi binlercesi o yıkımın gerçekliği ile karşı karşıya kaldıklarında pişman oldular. Saddam’ın heykelini yıkarken çok büyük mutluluk hissettiğini söyleyen Al-Cabbari, yıllar sonra yaşananları ise “Yozlaşma, iç çatışmalar, ölüm ve yağmacılık” olarak nitelendiriyor.
- Bu yağma sadece kentlerle sınırlı kalmadı. Şehirlerde bulunan müzelerin, müzelerdeki tarihi eserlerin ve çok sayıda eserin de ya yok olmasına ya da Irak’tan kaçırılmasına neden oldu. Nitekim UNESCO’nun verilerine göre Irak işgalinden sonra Mezopotamya dönemine kadar uzanan eserler kayboldu. UNESCO’nun verilerine göre 15 binin üzerinde eser çalındı. Özellikle Irak Ulusal Müzesinde yer alan birçok eser, 2006 yılında Amerika’da bulunan Christies isimli ünlü müzayede evlerinde bulundu. Babil döneminden kalma eserler yok edildi. Babil İmparatorluğu’ndan kalan tapınak Ur Zigurratı, Bağdat’ta Sünnilerin en ünlü camisi Ebu Hanife Camii, Felluce’deki Hulafa El Raşid Camii, Huzistan eyaletindeki Seyyedoşada Camii, ABD askerlerinin roketleriyle hasar gördü. Samarra’daki El-Maviye Minaresi ABD’li keskin nişancılar tarafından kullanıldığı için Iraklı direnişçiler tarafından bombalandı.
DEAŞ, ABD ve Irak arasında can çekişen tarih: Musul...
Irak’ın diğer kentlerinde de benzer bir tahribat yaşandı. Kerkük, Musul, Felluce ve Kerbela çatışmalardan etkilendi. Buralardaki kültürel yıkım ise daha çok terör örgütlerinin ve yine ABD ve Irak güçlerinin hava saldırıları ile gerçekleşti. Terör örgütlerinin intihar saldırıları Kerbela ve Musul’da büyük yıkımlara yol açtı. Kerbela’daki kutsal mekânlara yönelik saldırı girişimleri, bazı türbelerin yıkımıyla sonuçlandı.
- Musul’da ise 2014 yılında kenti ele geçiren terör örgütü DEAŞ, kentte büyük bir tahribata yol açtı. 3 yılın sonunda Irak ordusu ve ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun düzenlediği hava ve kara operasyonu ile DEAŞ’tan kurtarılan kentte Eski Şehir bölgesi, Dicle üzerindeki tarihi köprü, nehrin kenarında bulunan tarihi yapılar ve en önemlisi Selçuklu döneminden kalma El-Nuri Camii büyük bir yıkımın yaşandığı görüldü. Yine DEAŞ, kentte bulunan müzeleri, tarihi eserleri, türbeleri ve birçok kültürel mirası yok etti. Müzelerde bulunan tarihi eserlerin tamamı ya DEAŞ tarafından imha edildi ya da müzeden kaçırıldı. Nitekim Irak ordusunun gerçekleştirdiği operasyonu yöneten komutanlardan Tümgeneral el Lami, Musul’da bulunan bir müzeyle ilgili olarak "Müze tamamen boşaltılmış, muhtemelen değerli olan her şeyi çaldılar" açıklamasını yaptı.
DEAŞ’tan ‘kurtarılan’ kentte ise Irak ordusu tamamen yıkılmış olan Musul’daki kadim İslam medeniyetine ait molozların üzerinden büyük ‘zafer’ ilan etti. Kadim Musul’un yok ediliş sürecinde hava saldırılarının da büyük bir rol oynadığı BM ve UNESCO tarafından kabul edilmiştir. Vekâlet savaşlarının arasında kalan Irak’ın kadim mirası, uluslararası toplumun gözleri önünde tamamen yok oldu. Irak’ta yeniden inşa, ihya ve restorasyon için ise umutsuz bir süreç yaşanıyor.
İç savaşın vurduğu tarih kokan belde: Şam...
Arap-İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden bir diğer ise Suriye’dir. Tarihi, kültürü ve mimarisi ile Ortadoğu’nun ve İslam medeniyetinin en önemli iki kenti Şam ve Halep’e ev sahipliği yapan Suriye’de, Arap Baharı sonrası dönemde büyük bir yıkım yaşandı. 2011 yılında başlayan iç savaşta yüzbinlerce sivil hayatını kaybetti, milyonlarca sivil ise evlerini terk etmek zorunda kaldı.
- Esed rejimi ile muhalefet arasında 2012’den itibaren şiddetlenen çatışmalar birçok kenti harabeye çevirdi. Başkent Şam’ın yanı sıra, Halep, Hama, Humus, İdlib ve Rakka gibi kentler büyük bir zarar gördü. Rejimin havadan ve karadan ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırılar çok yönlü bir katliama dönüştü. Yaşanan katliamın en büyük kurbanlarından biri ise ülkedeki kültürel mirası oldu. Altıncı yılını dolduran iç savaşta sayısız cami, kilise, müze ve tarihi eser yok oldu. Tarihi binalar ve tarihi mekânlar, rejimin saldırılarında yok edildi. Yok edilmeye yüz tutan mekanlar Suriye’deki iç savaşta askeri üslere, karargahlara dönüştürüldü. Bazı yerler silah depoları olarak kullanıldı.
UNESCO’nun dünya kültürel mirası listesinde yer alan Halep Antik Kenti, Bosra Antik Kenti, Şam Antik Kenti, Crac des Chevaliers ve Qal’at Salah El-Din kaleleri ile “Çölün Gelini” lakaplı antik şehir Palmira yok edildi. Birçok mekân ve tarihi eser F-16, insansız hava araçlarının, roketlerin ve tankların hedefinde yer aldı.
Ve Halep... Süt kadar beyaz şehir
Ortaçağ’dan itibaren Ortadoğu’nun iki önemli ticari merkezi olarak öne çıkan iki kent… Şam ve Halep.. Şam’ın ve Halep’in İslam öncesine kadar dayanan stratejik önemleri, ticaret yolları üzerinde yer almaları ve kervanların konakladığı alanlara ev sahipliği yapmaları İslam döneminde de devam etti. Ev sahipliği yaptıkları çarşıları, kervansarayları, ticaret merkezleri, camileri, hanları ve hamamları ile İslam medeniyetinin iki yıldızı gibi duran bu iki kent, iç savaşta en büyük darbeyi aldı.
- Özellikle Esed rejiminin saldırılarının merkezinde yer alan Halep’te 2012’de başlayan ve günümüzde de devam eden çatışmalar nedeniyle büyük bir yıkım yaşandı. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Halep’in Ortaçağ, İslam’ın ilk yıllarından kalan çarşıları ve tarihsel mirası da yok edildi. Halep’in 1665’te Sultan Murat Calabi tarafından inşa edilen; antik Yunan, Roma, Bizans ve erken İslam dönemlerinden eserlerin bulunduğu müzesi hava saldırılarında yok edildi.
Özellikle 2000’li yıllarda Gaziantep-Halep arasında yoğunlaşan ticaret ve işbirliği ile canlılık kazanan kent, 4 yıllık çatışmaların ardından 2016 yılında Esed rejiminin eline geçti. Yüzbinlerce sivilin katledildiği kentte, geride kalan siviller Türkiye’nin çabasıyla tahliye edildi. Kenti ele geçiren Esed rejimi ve İran destekli milisler, Halep’teki Emevi Camii’nde yıkıntıların arasında ‘zafer’ pozu verdi. 2013’teki çatışmalarda minaresi yıkılan cami, 1090 yılında Selçuklular tarafından inşa edilmişti.
Yine Halepli akademisyen de ve Osmanlı eserleri uzmanı Mahmud Zeynel Abidin ise 2016 yılındaki kuşatmada 200 tarihi eserin yok edildiğini söyledi. Bölgedeki Osmanlı döneminden kalma eserlerinde yıkılan eserler arasında olduğu belirtiliyor. Yıkılan ve zarar gören eserler arasında 1546 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilen Hüsreviye Külliyesi ve Adliye Camisinin de bulunduğu belirtiliyor.
- Bölgede yıkılan bir diğer önemli eser ise yine Emeviler döneminde inşa edilen Ümmiye Camii. Yaşanan hava saldırıları ve çatışmalarda minaresi yıkılan cami, UNESCO’nun dünya kültür mirası listesinde yer alıyordu. Son olarak Ortadoğu’nun en büyük mozaik koleksiyonunu bulunduğu İdlib’deki Alma Arra Müzesinin de hasar aldığı belirtiliyor.
Suriye’deki kültürel mirasa zarar veren diğer aktörler ise terör örgütleri. Rakka, Deyr Ez-Zor, Palmira ve Halep’in kuzeyindeki birçok tarihi eser terör örgütü DEAŞ tarafından yok edildi. Özellikle Palmira’daki tarihi eserler, heykeller DEAŞ tarafından dinamitlerle patlatılarak yok edildi. Yine terör örgütü PKK/PYD’nin saldırıları nedeniyle de bazı eserlerin tahrip edildiği belirtiliyor.
Halep’te tahrip edilen eserler:
- - Emevi dönemi: Etras Cami ve Emevi Cami
- - Eyyubi dönemi: Halep Surları ve Halep Kalesi
- - Memlük Dönemi: Antakya Kapısı, Kınisirin Kapısı, Makam Kapısı, Hadid Kapısı, Nasır Kapısı, Mehmendar Cami ve Sultaniye Medresesi.
- Osmanlı dönemi: Halep Kapalı Çarşısı, Hacı Musa Cami, Osmaniye Medresesi, Şuna Hanı, Halep Belediyesi Binası, Ahmediye Medresesi, Ziraat Bankası Binası, Şeybani Kilisesi, Hibal Hanı, Saray Binası, Mimar Sinan’ın inşa ettiği Hüsreviye Külliyesi ve Adliye Cami, Sayadiye Konağı, İbrahim Konağı, Vezir Hanı, Canbulat Kasrı, Vekil Evi, Nahhasin Hanı, Nahhasin Hamamı, Yalbuğa Hamamı, Maraş Evi, Gureba Hastanesi.
Asya'nın yorgun şehri: Kabil...
İşgallere ve çatışmalara sahne olmadan önce Asya’nın en önemli ülkelerinden biri olan Afganistan, 1978’ten bu yana iki defa işgal edildi. Pakistan’ın başkenti İslamabad ile birlikte Asya’daki en önemli kentlerden biri olan Kabil, tarihi boyunca pek çok işgale ve istilaya maruz kaldı. Kabil, her iki işgalden önce de Afganistan’ın en önemli kültür ve eğitim merkezi olarak öne çıkıyordu.
1978'de Ruslar tarafından işgal edilmeye çalışılan ve Rusların ağır hezimeti ile sonuçlanan savaşın ardından kısa süreli bir istikrar dönemine giren Afganistan, 1990’lı yılların ortalarından itibaren bu kez Taliban-ABD gerilimine şahit oldu.
Afganistan’ı dünya gündemine oturtan en önemli gelişme ise 2001 yılında New York’ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi binasının ve Pentagon’un hedef alınması oldu. İkiz Kulelerin vurulmasının ardından, Bush yönetimi saldırının Usame bin Ladin ve El-Kaide tarafından yapıldığı gerekçesiyle Afganistan’ı işgal etti. 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan’ın işgal edilmesi ile birlikte Taliban hükümeti devrildi ve ülkede yıllarca sürecek çatışmaların önü açıldı. El-Kaide üzerinden ‘terörizme savaş açtığını’ ilan eden ABD Başkanı Bush’un başlattığı savaş ülkeyi büyük bir çıkmaza sürükledi.
- Dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olan 11 Eylül 2001 saldırılarıyla Afganistan için de yeni bir dönem başladı. Afganistan’ı işgal eden ABD, başkent Kabil’de kontrolü sağladı. 1964 Anayasasına göre resmi dil Peştuca (%50) ve Afgan Farsça’sı denilen Dari’yi (%35) kabul edilen, Afganistan’da istikrarsızlık hâkim oldu.
Kültürel zenginliğin ve çeşitliliğin yaşandığı ülkede, işgal sonrasında büyük bir kırılma yaşandı. İşgalden önce kasaba ve köylerinde dini medreselerin bulunduğu, Kabil Üniversitesi, Celalabad Üniversitesi ve Kabil Halk Kütüphanesi gibi önemli eğitim ve kültür merkezlerinin bulunduğu ülkede büyük bir yıkım yaşandı. Taliban yönetiminde kız çocuklarının eğitimine yönelik engellemelerin yaşandığı ülkede, işgal sonrasında ise mevcut birçok okul ve eğitim kurumu çatışmalardan etkilendi.
Ancak bütün bu eğitim kurumları da son yarım asırda büyük hasar gördü.
Babür İmparatorluğunun hüküm sürdüğü toprakların üzerinden yükselen Afganistan’da bu döneme ait birçok eser bulunuyor. Özellikle başkent Kabil'de çok sayıda tarihsel yapı ve Babür'ün mezarı bulunuyor.
- İşgal sonrasında büyük bir yıkıma uğrayan ülkede yaşanan otorite boşluğunun da etkisi ile terör örgütleri güçlendi. Terör örgütlerinin, çatışmaların ve işgalin istikrarsızlaştırdığı Kabil’de ve Afganistan’da büyük sorunlar yaşanıyor. Bu sorunların en başında ise eğitimsizlik, işsizlik, uyuşturucu çeteleri ve ekonomik istikrarsızlıklar geliyor. 4 milyon insanın yaşadığı Kabil, geçmişte büyük bir kültürel mirası ve tarihi mekânları ile öne çıkarken, savaşın, ekonomik sıkıntıların ve eğitimsizliğin etkisiyle şimdi uyuşturucu bağımlılığındaki artışla biliniyor.
Savaşlarla geçen çeyrek asırdan sonra, şehrin eski güzelliğinden eser kalmadı.
1992-1996 yılları arasındaki iç savaşta ülkeyi yöneten Taliban’ın emri ile sayısız tarihi eser yok edildi. Mart 1993’te eşsiz bir koleksiyon barındıran Kabil Ulusal Müzesi çatısına yerleştirilen bombalarla patlatıldı, patlamadan geriye kalan eser ise yağmalandı. ABD’nin işgalinden sonra ise 5. Yüzyıldan kalma ünlü iki Buda heykeli yok edildi. Taliban lideri Molla Ömer, daha sonra eserlerin yok edilmesini durdurma emri verse de artık çok geç kalınmıştı.
ABD’nin hava saldırıları, uzun yıllardan beri süren işgal, Taliban güçleri ile yaşanan çatışmalar, El-Kaide’nin saldırıları nedeniyle ülkedeki birçok tarihi bina, hükümet konakları ve ülkede bulunan önemli eserler büyük hasar gördü.
Genç bir İslam şehri: İslamabad
Pakistan genç bir İslam cumhuriyeti iken başkentinin adını İslamabad koydu. İslamabad, gelenekçi Pakistan’ın modernizme açılan bir kapısı olarak değerlendiriliyor. Himalaya Dağları'nın uzantısı olan Margala Dağları’nın eteklerine inşa edilmeye başlanan ve inşası devam eden federal başkenti İslamabad, modern mimarisi, geniş ve düzenli caddeleri, yeşil alanları, kalabalıktan ve kargaşadan uzak görünümüyle diğer kentlerden farklı olarak ülkenin gelişmiş ve modern yüzünü temsil ediyor.
- Pakistan genelinde yüzde 30'lar civarında olan okuma yazma oranı İslamabad’da yüzde 90'lara yakın. Kamu ve vakıflara ait 17 üniversitenin yüksek eğitim verdiği kentte Allame İkbal Açık Üniversitesi 280 binden fazla öğrencisiyle dünyanın en büyük üniversitesi olarak kabul ediliyor.
Terör kültürel hayatı olumsuz etkiledi
Uluslararası toplum tarafından son yıllarda adı bombalı ve silahlı eylemlerle anılır hale gelen Pakistan'da 2008 yılından sonra terör saldırılarında ciddi artış yaşandı.
Özellikle, Afganistan’da yaşanan çatışmalar her geçen gün ülkeyi etkilemeye başladı. Terör olaylarının artması, Pakistan’daki eğitim öğretim ve kültür, turizm hayatını da ciddi ölçüde etkiledi. Saldırılar sebebiyle turizm sektöründe büyük sorunların yaşandığı Pakistan’da ekonomik sıkıntılar ise had safhada.
- 1999 yılındaki darbeyle yönetime gelen General Pervez Müşerref’in 9 yıllık iktidarının son dönemlerinde İslamabad'ın merkezinde, Taliban militanlarının toplanma yeri olan “Lal Mescit”in (Kırmızı Cami) ordunun tank, top ve ağır silahlarla kuşatılmasıyla başlayan, caminin yerle bir edilmesi ve 250'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylardan sonra Pakistan'da terör saldırılarının önü alınamaz oldu.
Menfaatlerin muharebe alanı: Sana...
Eski çağlarda zenginliğiyle bilinen bir ticaret merkezi olarak öne çıkan Yemen, Arap dünyasının en önemli ülkelerinden biri konumundaydı. Arap yarımadasının en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yemen’in başkenti Sana ise, Kızıldeniz'den 170 km. içeride ve 2200 m. yükseklikte yer alıyor.
- 2004 yılında Yemen güçleri ile ülkenin kuzeyindeki silahlı Şii ayrılıkçı grup Husiler arasındaki çatışmalar şiddetlendi. 2007'de bir barış anlaşmasına varılmasına rağmen sürmekte olan şiddetten dolayı uygulamaya konmadı. 2008'de Katar’ın arabuluculuğuyla Sana’daki hükümet ile Husiler arasındaki barış canlandırılmaya çalışıldı. Ne var ki, 2009’un sonlarına doğru Yemen, Husilerin barış sürecine uymamasından dolayı kapsamlı bir askeri harekat başlattı. Çatışmalarda çok sayıda insanın hayatını kaybetmesinin ardından, Şubat 2010'da Yemen hükümeti ile Husiler arasında bir ateşkes yapılmasına karşın münferit şiddet olayları halen devam ediyor.
- Yemen’de 2011’de Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih yönetimi aleyhine gösteriler başladı. Sana Üniversitesi’nde başlayan protestolar, daha sonra ülkenin geneline yayıldı. Daha sonra 2015 yılında Suudi Arabistan ve İran'ın çatıştığı bir ülke haline geldi.
2015’de Yemen’in kültürel miraslarına bomba
UNESCO Yemen’in önemli kültürel miras alanlarına verilen ağır zararlara ilişkin raporları geçtiğimiz birkaç gün içerisinde yayınladı.
Medya raporları ve resmi kaynaklara göre, Yemen’in başkenti Sana’a Tarihi Kenti 11 Mayıs 2015 gecesi ağır bir şekilde bombalandı ve bu saldırı pek çok tarihi alanın ağır bir şekilde zarar görmesine neden oldu.
Suudi Arabistan’ın liderliğinde başlatılan operasyon ve İran destekli Husiler ile Salih yanlıları arasında yaşanan çatışmalar en çok tarihsel mirası etkiliyor. Sana’daki 2 bin 500 yıllık tarihe sahip ve dünyanın ilk gökdelenleri olarak bilinen eski Sana’daki Bab’ül Yemen kenti, çatışmalardan en fazla etkilenen bölgelerin başında geliyor. Hz. Nuh’un oğlu Sam tarafından inşa edilen Sana kenti, UNESCO’nun kültür mirası listesinde yer alıyor. Kentin, Husiler ile koalisyon arasındaki çatışmalardan büyük hasar gördüğü belirtiliyor. Yine benzer şekilde çatışmalar nedeniyle tarihi Mağrib bölgesindeki eserler büyük zarar gördü. Yine Sana Üniversitesi Müzesinde bulunan tarihi eserler, binlerce yıllık mumyalar, iç savaşın ardından yağmalandı. Zengin bir kültürel mirasa ev sahipliği yapan Sana’da Osmanlı döneminden de kalan çok sayıda eser bulunmaktadır.
- Yemen’in kültürel yapısı
- Dilin ötesinde, Yemen’deki çeşitli gruplar arasında ciddi kültürel farklar bulunmaktadır. Hadramevt bölgesinde yaşayanlar, buranın güneydoğu Asya’yla tarihi ve ticari bağlantılarının yarattığı kültürel farklılıkları yansıtıyor. Sahil kesimlerinde yaşayan Yemenliler, yakındaki Afrika’nın kültürel etkilerini de hala yaşatıyor. Büyük Britanya’nın 1850’lerin ortalarından 1900’ların başlarına kadar Hindistan’ın bir parçası olarak yönettiği Aden ise halen Hint yarımadasının kültürel izlerini taşıyor.