|

Uzlaşmacı tavır karşı devrimi boşa çıkardı

'Uzlaşma çağrılarınız, katı ideolojik duvarları aşarak, ulaşması gereken yere ulaşamıyor. Siyasette bir değişikliğe gitmeyi düşünüyor musunuz' sorusunu Gannuşi, 'Ulusal ve uluslararası muhalefet tam da bizi böyle bir şeye itmeye çalışıyor. Sertleşmemizi ve kabalaşmamızı istiyorlar. Bizim buna iltifat etmediğimizi görünce çılgına dönüyorlar' diye cevapladı.

Emrullah İşler
00:00 - 13/11/2014 Perşembe
Güncelleme: 23:02 - 12/11/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Uzlaşmacı tavır karşı devrimi boşa çıkardı
Uzlaşmacı tavır karşı devrimi boşa çıkardı

Çeşitli girişimlere rağmen sonuca gidemeyen darbe ittifakı, sık sık halkı sokağa çağırdı. Hükümeti kovma haftası gibi isimlendirmelerle açıkça darbe girişimlerine kalkıştı. Özellikle bu iki suikasti bahane ederek isyan hareketi başlatmaya çalışan işçi sendikaları ve muhalefet, denediği tüm hamlelerde başarısız oldu. Örneğin, 2012 ramazan ayında işçi sendikaları ve muhalefetin çağrısına 80 bin civarında kişi katılırken, en-Nahda'nın çağrısına 350 bin kişi sokaklara çıkarak cevap verdi.

YENİ SYKES-PICOT ÜRETME GAYRETLERİ

Son hamle olarak başını Sipsi'nin çektiği Nida Tunus (Tunus'un Çağrısı) Partisi olmak üzere, muhalefet ve işçi sendikaları, hükümet başta olmak üzere tüm resmi kurumları istifaya zorladı. Hükümetle muhalefet arasında arabuluculuk rolü üstlensin diye kurulan dörtlü sendika grubu da önerdiği çözüm maddeleriyle aslında muhalefetin isteklerini dayattı. Elbette tüm bu hamleler sadece iç dinamiklerce icra edilmedi. Zira bunu icra edecek ne siyasi ne de ekonomik bir güce sahiplerdi. Ancak ara başlıkta zikrettiğimiz gibi bir diplomasi mühendisliği örneği olan yeni 'Sykes-Picot'lar üretme gayretinde olan bölgesel ve küresel güçler, milyar dolarlarla karşı devrim hamlelerine destek sağladılar. Özellikle ellerindeki devasa medya kuruluşlarını bu minvalde adeta seferber ettiler.

HÜKÜMET DÜŞMEYİNCE PARALAR GERİ İSTENDİ

Kanaatimce Dubai Emniyet Müdürü Dahi Halfan'ın, Tunus muhalefetinin, hükümeti düşürme hamlelerinde başarısız olmasına kızarak, kendilerine verdiği paraların geri ödenmesini talep ettiğine dair haber (http://media-plus-tn.com/?p=21771) karşı devrim hamlelerine verilen desteğin boyutunu göstermesi açısından yeterli olacaktır. Ancak tüm bu hamlelere rağmen en-Nahda, özellikle de Gannuşi, ılımlı ve uzlaşmacı tavrından taviz vermeyerek karşı devrim hamlelerini akamete uğrattı.

KABALAŞMAMIZI İSTİYORLAR

Nitekim kendisine sorulan 'Mütemadiyen uzlaşı çağrısında bulunuyorsunuz. Bununla birlikte tüm bu uzlaşma çağrılarınız katı ideolojik duvarları aşarak ulaşması gereken yere ulaşamıyor. Söylemde ve siyasette bir değişikliğe gitmeyi düşünüyor musunuz?' sorusuna, 'Ulusal ve uluslararası muhalefet tam da bizi böyle bir şeye itmeye çalışıyor. Sertleşmemizi ve kabalaşmamızı istiyorlar. Bizim buna iltifat etmediğimizi görünce çılgına dönüyorlar' diyerek kimi muhalif kesimlerdeki ideolojik körlüğe dikkat çekmiştir.

UZLAŞMAYI 'AMENTÜ'SÜ GÖREN LİDER: GANNUŞİ

Tunus'un, hâlâ demokratik geçiş sürecini yaşadığını savunan Gannuşi'nin Nahdası, Mısır'dan edindiği tecrübe sayesinde uzlaşı ve demokrasi yolunu benimseyerek, mümkün olduğunca hiçbir kesimi dışlamadan, anayasayı kabul eden herkese kucak açan bir politika izlemekte ısrar etti. Sürekli 'ulusal uzlaşı' vurgusu yapan en-Nahda lideri, anayasa yapım sürecinde parlamentodaki grubunu, 'Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'in anayasanın kaynaklarından olması gerektiğine dair' bir kanun teklifine ret oyu kullanmaya ikna edebildi.

Nahda demokrasinin en büyük savunucusu

Gannuşi, esasında bir düşünür olarak yılların getirdiği birikim ve tecrübelerini süreç içerisinde akılcı politikalarla uyguladı. Zira o, İslamcı ideologların hemen hepsinin demokrasiyi şirk ya da küfür olarak gördükleri dönemlerde, çok açık biçimde İslam-demokrasi uyumu, İslam devleti içinde laik veya Marksist bir partinin kurulabileceği, kadının devlet başkanı olabileceği gibi düşünceleri savunmaktan geri durmadı. Özellikle Soğuk savaş dönemi İslamcı kuşağın içinde İslam ve demokrasi uzlaşısına vurgu yapan ilk 'İslamcı' teorisyen Raşid el-Gannuşi, 1990'lı yıllarda yazdığı 'El-hurriyyatü'l-amme fi'd-devle'l-İslamiyye' (İslam Devletinde Kamusal Özgürlük) adlı kitabında İslam ve demokrasi uyumunu açık ifadelerle savunmuştu.

İŞLEVSEL YÖNETİM

Ülkede istikrarı sarsarak hükümeti düşürme girişimlerine rağmen iktidardaki üçlü koalisyonu oluşturan partiler (Troyka) ile Gannuşi marifetiyle en-Nahda, kendi tabanlarını, sivil toplum kuruluşlarını, özellikle de Devrimi Koruma Birlikleri'ni işlevsel bir şekilde yönettiler. Her iki olayda da süreci kendi lehlerine çevirmeyi başardılar. Diğer taraftan Türkiye, Malezya, Endonezya, Çin ve Körfez ülkelerine açılmak istediklerini belirterek, ekonomi programlarının tek bir bölgeye yoğunlaşmayacağını ortaya koydular. Böylece muhalefetin dillendirdiği 'belli ülkeler en-Nahda'yı destekliyor' tezini çürütmeye çalıştılar.

BATI'YI İKNA ETMEYİ BİLDİ

Gannuşi, sık sık Batı ülkelerine yaptığı seyahatlerle ülkesindeki gelişmeleri birinci ağızdan aktarmaya gayret etti. Özellikle gittiği pek çok Batı ülkesinde İslam ve Demokrasi başlıklı konferanslar verdi. 31 Mayıs 2012'de ABD'nin en ünlü düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü Ortadoğu Politika Merkezinde verdiği, Tunus Demokrasisi başlıklı konferans bu bağlamda son derece önemlidir. Böylece söz konusu faaliyetlerle Avrupa ve ABD'yi Nahda'nın ılımlı ve demokrasinin en büyük savunucusu bir parti olduğu konusunda ikna etmeyi büyük oranda başardı.

YARIN: Yeni seçim ve Türkiye Tunus ilişkileri
9 yıl önce