|

Kadim bir Tanpınar okuruyum

Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan Tanpınar''a Biraz Huzur Verelim adlı kitabın yazarı Oğuz Demiralp İçinde büyüdüğü kültür ortamını ilgilendiren birçok etmenin yansımalarını Tanpınar''da bulduğunu söylüyor.

Halil Solak
00:00 - 21/10/2014 Salı
Güncelleme: 19:00 - 21/10/2014 Salı
Yeni Şafak
Kadim bir Tanpınar okuruyum
Kadim bir Tanpınar okuruyum

1993 yılında yayınladığı Kutup Noktası adlı kitabıyla Tanpınar üzerine incelemeler kaleme alan Oğuz Demiralp ikinci kitabı Tanpınar''a Biraz Huzur Verelim''de de okumalarının ışığından sayfalara düşen akisleri okurlarla paylaşıyor. Demiralp''le keşif yolculuğuna çıktığı ''Tanpınar''ı konuştuk.

Kutup Noktası ile Tanpınar serüveniniz başlıyor, en azından okur olarak bize yansıyan kısım bu. Şimdi de ikinci kitapla selamlıyorsunuz bizi. Tanpınar mı sizi bırakmadı yoksa siz mi Tanpınar''ı?

Kutup Noktası''nı 1970''li yıllarda yazdım. Bölüm bölüm çeşitli dergilerde yayımlandı. 1980 ya da 81 yılında kitap halinde basılacaktı. Olmadı. Neden olmadığını ilgili yayıncı ancak aşağı yukarı 30 yıl sonra bana anlattı. Etik açısından kabul edilemez birtakım işler dönmüş. Bana anlatılanı ilerde anlatacağım. Diyeceğim, kadim Tanpınar okuruyum. İçinde büyüdüğüm kültür ortamını ilgilendiren birçok etmenin yansımalarını Tanpınar''da buldum. Dolayısıyla Tanpınar''ın yapıtıyla soğuk bir yazınsal ilişki kurmanın ötesine geçtim. Kişisel bir bağlanmaya yöneldim. Yazınkentin sokaklarında gezindiğim zaman birçok kez Tanpınar''ın yapıtına gittim. Tanpınar''ın yapıtıyla söyleşmeye çalıştım. Sfenks günün birinde dile gelip, ''Yeter artık, sıktın'' der mi, bilemem.

TANPINAR''I ANLAMADILAR
Türkiye''de uzun bir zaman Tanpınar''ın bir kesim tarafından ''yanlış anlaşıldığını'' söylüyorsunuz? Sizce bunun sebepleri nelerdir?

Yaşarken Tanpınar''ın bu kesim üzerinde bıraktığı izlenim ilk neden olabilir. Anlatılanlardan anladığımız kadarıyla, kendini vurgulamaktan kaçınan kişiliği nedeniyle ona yeterince önem vermemişler, yanlarında gezen biri gibi görmüşler. Yazdıklarını doğru dürüst okumamışlar. Ataç''ın Tanpınar''a ilişkin çirkin sözleri de etkili olmuş. Ayrıca Tanpınar''ın Osmanlı dönemiyle kurduğu ilişkiyi anlamamışlar. Tanpınar''ın Ataç Türkçesini izlememesi de yanlış anlaşılmış. Tanpınar''ın tavrını ''geçmişcilik'' sanmışlar. Oysa Tanpınar onlardan daha modern ve ilerdeydi. Daha kapsamlı bir aydındı. Entelektüel boylarının, ufku onun gördüğü denli geniş görmeye yetmemesi de Tanpınar''ı anlamalarını engelleyen diğer bir etmen olmuş. Aynı kesimden söz ediyorsak, Tanpınar''ın değerinin yavaş yavaş anlaşılması için 1970''lere gelinmesi gerekti. Ancak Tanpınar''ın günlüklerine bakarsak, kendisini anlayan herhangi bir kesimden söz etmiyor. Abartıp abartmadığını edebiyat tarihçilerinin incelemesi gerekir. Bir yandan Ferahfeza ile kendinden geçebilirken, öbür yandan Alman–Sovyet anlaşması yüzünden Avrupa''nın geleceğine ilişkin derin kaygılara kapılan Mümtaz''ı herhangi bir kesimin doğru anlayabilmiş olduğunu ben sanmıyorum. Bütün bunlar bir yana, bu vesileyle, daha önce yaptığım gibi, Mehmet Kaplan''ı Tanıpınar''ın yapıtlarına, dolayısıyla yazınsal kalıtımına sahip çıkmasından dolayı saygıyla anmak isterim.

YAHYA KEMAL VE TANPINAR
Tanpınar ile ustası Yahya Kemal''in maziye bakışı arasındaki temel fark sizce nedir?

Çok güzel bir soru. Tam olarak yanıt verebilmek için bir kitap yazmak gerekir. Burada bir iki şey söylemeye çalışalım. Benim görebildiğim kadarıyla Yahya Kemal Osmanlı''nın fütühatçı yönünü öne çıkarmıştır. Popüler olmasının nedenlerinden biri de budur. Balkanları fetheden akıncılar, Akdeniz''i Türk gölü yapan denizciler, Şii Türk Şah İsmail''i yenen cengâverler... Bu güçlü Osmanlı Türkü imgesi Yahya Kemal''in imgeleminin göbeğindedir. Yahya Kemal geçmişi ''hayal'' etmiş, okurlarına kurmaca ama görkemli bir geçmiş sunmuştur. Şiir sanatından pek anlamasa bile pek çok kişinin Yahya Kemal''i okumasının nedeni de budur. Ahmet Hamdi Tanpınar ise Osmanlı''nın iç insanına, sanatçı, estet yönüne eğilmiş, Osmanlı''nın yalnızca fütühatçılık değil, aynı zamanda ince bir kültür olduğunu göstermeye çalışmıştır. Ahmet Hamdi''nin tarih bilgisinin Yahya Kemal''den daha aşağı olduğunu sanmıyorum. Tanpınar daha gerçekçidir. Özellikle edebiyat tarihi alanındaki çalışmalarıyla bize geçmişimizi gerçekçi bir bakışla kazandırmıştır. Önemli bulduğum bir husus da şu: Yahya Kemal Balkanları, Ahmet Hamdi Anadolu''yu daha iyi bilir. Balkanlar''ı yitirmenin acısını Yahya Kemal''de okursunuz. Hele sizin de Balkanlarla ilginiz varsa bunun Türklük açısından ne büyük bir tragedya olduğunu anlamanın ötesinde, duyumsarsınız. Avrupa''ya yönelmemizin yaşamsal önemini daha iyi anlarsınız. Geçmişi yitirme duygusu bu nedenle Yahya Kemal''de daha güçlüdür. Yahya Kemal düşlemsel (hayali) bir geçmiş yaratarak yitirilenin yerini doldurmaya çalışır. Tanpınar ise geçmişle eleştirel bir ilişki kurarak, onu belleğimizde, bilincimizde yeniden yaratmaya, bugünle geçmiş arasında bilgi, sanat duyarlılığı ve bilinç yoluyla bir süreklilik ilişkisi kurmaya çalışır. Ancak şunu da söylemeliyim: Tanpınar da Balkanlar travmasını Yahya Kemal kadar güçlü olarak canevinde duyumsasaydı neler düşünüp yazardı, bilemem.

KIRGINLIKLAR YAŞAMIŞ BİRİ
Dönemin gazete ve dergilerine baktığımızda aslında Tanpınar yaşadığı dönemde de ilgi gören bir isim. Ancak kendisini sürekli ''yalnız'' hissetmesinin sebebi nedir?

Başka bir vesileyle söylediğim gibi, Tanpınar yaşadığı sürece ''yeterince ve gereğince'' ilgi görmemekten yakınmıştır. Tanpınar elbette biliniyordu. Ne ki, ön planda değildi. O ön planda olmayı hak ettiğini düşünüyordu. Haksız değilmiş. ''Yalnız''lığına gelince, eşsiz kalmasının, aşk kırgınlıklarının onu hayli yıprattığı yapıtlarından da anlaşılıyor. Yaşadığı entelektüeller camiasında kendini yalnız görmesi kişisel ağlatısının diğer bir yönüdür. Yaşadığı dönemin belli başlı sanat ve kültür kişileriyle ilişkisi olmuş, en azından iki kesimle içiçe yaşamış, ancak kendini tam olarak hiç gruba ait hissetmemiş. Hiçbir grup da onu tam olarak benimsememiş. A grubuna gittiği zaman onda B grubuna ait fazlalıklar görmüşler, B grubuna gittiği zaman da A grubuna ait fazlalıklar görmüşler. Aslında döneminin belki de en kapsamlı aydını, kültür adamlarından biriymiş. Yalnızlığı biraz da bu kapsam fazlalığının bedeli olmuş.

Tanpınar üzerine zengin bir literatür oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu literatüre ilk katkı yapanlardan da birisiniz. Sizce bu katkılar ''nicelik'' açısından hangi noktada?

Tanpınar üzerine çok yazılıyor. Tanpınar konusunda ya da onun adı altında çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bir araştırma yapmak gerek. Belki de bu açıdan Tanpınar üzerinde en çok durulan yazarımız haline geldi. Bununla birlikte, nitelik, yani okumaların, incelemelerin düzeyi bakımından neredeyiz? Bunu da ayrıca araştırmak gerekir. Ben, kendi adıma, çok güzel çalışmalar okuduğumu söyleyebilirim. Bununla birlikte, Tanpınar ile ilgili olarak yapılan her şeyi bilmiyorum. Onun için genel bir yargıda bulunmaktan kaçınıyorum. Ancak Tanpınar okumalarının ciddi bir inceleme ve değerlendirmesini yapmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum. Kim ne zaman ne yazmış, ne demiş? Hangi kesim Tanpınar''a ne zaman, nasıl bakmış? Sıkı bir arşiv çalışması yapılarak bütün bunların bir çizelgesinin çıkarılması ve çözümlenmesinin yapılması Tanpınar''ı nasıl algıladığımızı, algılamalardaki değişikliklerle birlikte ortaya koyacaktır. Ayrıca böyle bir çalışma önemli bir kültür ve yazın tarihi çalışması da olacaktır.

Kitabın künyesi:

Tanpınar Biraz Huzur Verelim

Oğuz Demiralp

Yapı Kredi Yayınları

2014

180 sayfa

9 yıl önce